6 Ocak 2009 Salı

Tekrar Merhaba

Zaman zaman politik duruşlar sergilemek lazım. Bu yüzden bu sefer kendim krizden neler anladım? Bu kriz Türkiye'ye neler kazandırabilir? Politikacıların krizle ilgili açıklamaları hakkında düşüncelerim neler? sorularına cevap aramaya çalıştım.
Kriz dediğiniz şey sizin yönettiğinizi sandığınız durumların ve organizasyonların içine giren faktörlerin aslında sizin yönetiminizi zaman içinde devralmaya başladığını ve artık yönetiminizin etkisizleşmeye başladığını görmenizdir. Yani yaratıcı fikirleriniz daha az işe yarıyorsa, işiniz sizin götürmek istediğiniz yöne değilde genel duruma göre şekilleniyorsa, yaptığınız atılımlar ve yatırımlar para kazandırmak yerine günü kurtarır hale geliyorsa ve hatta zarar vermeye başlıyorsa yapmanız gereken şey iki seçenekten biri olarak önünüze çıkıyor. Aslında çokta seçenek değil bunlar duruma göre mecbur kalabileceğiniz şeyler.
İlki vazgeçmek yani tası tarağı toplayıp başka yere gitmek. Bu daha çok artık kontrolün ele alınamayacağı veya kurulmak istenen yeni düzenin yapılan işe zarar vereceği durumlarda kullanılabilir.
İkincisi ise kontrolün belli derecede elde olduğu durumlarda geçerli olabilecek seçenek olan suyun yönünü değiştirmek olabilir. mesela krizden daha az etkilenen alt branşlara yönelmek gibi. Örneğin kendi işinizde olmayan ama sizin piyasanızda az karla iş yapan , sürümü çok olan işlere yönelmek sizi krizden çıkış sürecinde bayağı bir ayakta tutabilir.
Peki Türkiye krizden neler kazanabilir? Aslında bayağı fırsatlar var. Ancak maalesef bu fırsatların yeterince görülebildiğini düşünmüyorum. Madem kriz dönemlerinde açıklarımızı kapatırken gelirimizi düşürmememiz gerekiyor, o zaman açıkları kapatmaya yönelik harcamalara ağırlık vererek uzun vadeli kazançlar sağlayabilirsiniz. Örneğin ciddi bir enerji bağımlılığımız var. Bu bağımlılığı azaltıcı yatırımları şimdi yaparak hem iç piyasayı canlı tutmak hem de dışa bağımlılığı azaltmak mümkün. Üretim için yapılan ithalatı azaltmaya yönelik yatırımları ciddi teşviklerle desteklemek Yani ara mamul yatırımlarına teşvikler verilip dış açık azaltılabilir. Elektrik üretimi için doğalgaz kullanmak yerine rüzgar ve güneş enerjisini daha yoğun teşvik edilebilir. Hatta nükleer elektrik üretimi bile dışa bağımlılığı azaltacak ve dünya genelindeki krizden daha az etkilenmemize sebep olacaktır. Bugün devlet eliyle yapılacak tüm harcamaların aslında devletin yapmaya mecbur olduğu ama yapamayıp dışa bağımlı hale geldiği alanlara yapılarak bir taşla çok kuş vurulan bir kriz dönemi geçirmemiz gerekiyor.
Peki bütün bunları düzgün planlayacak bir siyasi yönetimimiz var mı? işte orası hakkında ciddi şüphelerim var. Liyakat yerine cemaat diyen bir yönetim anlayışı bizi işi bilmeyen ama iş yapması gereken bir sürü yönetici ile baş başa bırakıyor. Binlerce lira maaşla normal durumlarda kendi kendine dönen çarkların başına oturtulan kişiler, malesef kriz durumlarında, suçu başkasına yıkmak, durumu ortaya çıkarana saldırıp senin elin benden daha kirli demek, hatta istifa etmek yerine büyük pişkinlikle olan oldu artık önümüze bakalım diyebiliyorlar. Arada bir liyakatı yüksek kişiler geliyor ama uzun kalamıyor veya kalmıyor. Onlarda gelmese felaket olur diye düşünüyorum. Gerçi Aralarında Dünyaca ünlü bilim adamlarını bile karalamaktan çekinmeyenler var. Ama kimse geçmişte devlet kurumlarında yaratılan zafiyetlerin şimdi de aynen devam ettiğini ve yeni yönetim anlayışının bu çarkların işleyişini değiştirmek yerine aynen kulandığını görünce şimdiki iktidarı eleştirmek için gereken bahanelerin birçoğu elimizden kayıp gitmiyor değil. Üstelik dünya görüşü nedeniyle şimdiki iktidarın yapısal değişiklik yapmasını da istemiyoruz. Yani hem değiştirme hem de var olanı kendine kullanma diyoruz. Büyük bir saflıkla da yapılanları anormal buluyoruz. Ben şöyle düşünüyorum. Hem kriz hem düzen varolan iktidar tarafından iyi düzenlenir ve liyakatle yönetilirse, geleceğimiz yer dünyanın madalya kürsüsündeki üst basamaklardan biridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder